a

Facebook

Twitter

© 2015 Qode Interactive, All Rights Reserved

8:00 - 19:00

Çalışma Saatlerimiz Pazartesi - Cuma.

0232 369 80 46

Ücretsiz Danışmanlık İçin Bizi Arayın

Facebook

Twitter

Search
Menu
 

Ceza Usul Hukuku

Ceza Usul Hukuku

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU
I- CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNUN GENEL ESASLARI
Ceza muhakemesi, ceza hukukunun ihlal edildiği iddiasının doğruluğunun
araştırılması faaliyetidir. Ceza muhakemesi; suç işlenip işlenmediği, işlenmişse failinin veya
faillerinin kim olduğu, ceza sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, sorumlu iseler bunun
türü ve miktarının belirlenmesi ve infaz edilebilir bir yaptırımın ortaya konulması amacıyla
yapılan bir dizi faaliyetten oluşmaktadır.
Ceza muhakemesi hukuku, ceza muhakemesini düzenleyen hukuk dalıdır. Ceza
muhakemesinin ilke ve esaslarını ortaya koyan ceza muhakemesi hukukunun amacı, insan
hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeği araştırıp bulmaktır.
Ceza muhakemesinin ve ceza muhakemesi hukukunun temel kaynağı, 5271 sayılı
CMK’dır (Ceza Muhakemesi Kanunu). CMK’nın kapsamı birinci maddesinde ifade
edilmiştir. Buna göre, Ceza Muhakemesi Kanunu, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı
hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler.
Bir suçun işlenmesiyle birlikte Devlet ile fail arasında, değişik evre ve aşamaları
kapsayan bir ilişkinin oluştuğu bilinmektedir. Bu ilişki suçun ve failinin saptanmasından
başlayarak, verilecek hükmün kesinleşmesine kadar uzanmaktadır. İşte Ceza muhakemesi
kanunu, suç işleyenle Devlet arasındaki ilişkinin adil yargılama esaslarına uygun olarak
sürdürülmesini sağlayan bağlayıcı hukuk kurallarını içermektedir.

II- CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI
Ceza muhakemesi hukukunun kaynaklarını doğrudan ve dolaylı kaynaklar olarak ikiye
ayırabiliriz. Doğrudan kaynaklar, anayasa, kanunlar ve özellikle 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Uluslararası sözleşmelerden ibarettir. Dolaylı kaynakları ise, gelenek
ve ahlak kuralları, mahkeme içtihatları ve doktrin şeklinde sıralanabilir.
Doğrudan kaynaklar, muhakeme işlemlerini ve ilkelerini düzenleyen yazılı
kaynaklardır. Dolaylı kaynaklar ise doğrudan uygulama imkânı olmayan ancak, doğrudan
kaynakların yorumlanması için başvurulan kaynaklardır.
III- CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNUN ORTAK TERİMLERİ
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 2. maddesinde, kanunda sıklıkla kullanılan
terimlerin ne anlama geldiği açıklanmıştır. Böylelikle kanunun uygulamasında yeknesaklığın
sağlanması amaçlanmıştır.
A- Şüpheli
Soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye şüpheli denir. Soruşturma
evresi bir şüphe üzerine başlar. Bu şüphe, somut hadiselere, kriminalistik biliminin verilerine
dayanan bir basit şüphe veya başlangıç şüphesidir. Basit şüphe, dayandığı emareler itibariyle
ispat gücü yetersiz, basit, sayıca az olan şüphedir.
Soruşturmanın başlaması için gerekli olan basit şüphenin belli bir kişiye yönelmiş
olması gerekir. Bir şüphelinin varlığından söz edilebilmesi için bu kişinin kimliğinin belli bir
ölçüde belirlenmiş olması gerekir.
Şüpheli ile ilgili son bir husus da, ancak gerçek kişilerin şüpheli olabileceğidir. Çünkü ceza
sorumluluğunun şahsiliği ilkesi karşısında, tüzel kişilerin şüpheli sıfatını alabilmeleri
mümkün değildir. Şüpheli olabilen ve cezalandırılabilecek olanlar, tüzel kişinin yönetiminde
görev üstlenmiş olan gerçek kişilerdir.
B- Sanık
Sanık, kovuşturmanın başlamasından sonra şüphelinin aldığı sıfattır. Sanıklık, hüküm
kesinleşinceye kadar geçen aşamada suç şüphesi altında bulunan kovuşturulanın içinde
bulunduğu hukuki statüyü ifade etmektedir.
C- Müdafi ve Vekil
CMK, avukatın ceza muhakemesinde aktif olarak katılımını öngörmüş, birçok işlemin
avukat devrede olmaksızın yapılmasını kabul etmemiştir. Böylece, adil yargılanma ilkesinin
bir gereği olarak; iddia, savunma ve yargılama faaliyetlerinin büyük ölçüde hukukçuların
katılım ve işbirliğiyle gerçekleştirilmesini amaçlamıştır.
CMK, bireysel savunma makamında yer alan şüpheli veya sanığın savunmasını yapan
avukatı müdafi, şüpheli ve sanık dışında kalan, örneğin katılan, suçtan zarar gören veya malen
sorumlu kişiyi temsil eden avukatı ise vekil olarak nitelendirmiştir.
Müdafilikten farklı olarak vekillik, CMK’da ayrı bir bölümde düzenlenmemiştir.
Bununla birlikte birçok hükümde müdafilikle vekillik paralel düzenlenmiş; müdafie tanınan
hakkın vekil için de geçerli olduğu belirtilmiştir.
D- Soruşturma ve Kovuşturma
CMK’da soruşturma ve kovuşturma kavramları, şüpheli ve sanık kavramları ile
paralellik arz eder şekilde tanımlanmıştır. Buna göre, suç şüphesinin yetkili makamlarca
öğrenilmesi ile başlayan ve iddianamenin kabulü ile son bulan evreye soruşturma
denilmektedir.
Soruşturma anının tam olarak ne zaman başladığının belirlenmesi önemlidir. Zira
soruşturmanın başlangıç anına, TCK’nın 93. maddesinde olduğu gibi doğrudan ceza
sorumluluğunu etkileyen bir özellik tanınabilmektedir. TCK’nın 93. maddesine göre, organ
ve dokularını satan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce (yani soruşturma
başlamadan önce) durumu merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını kolaylaştırırsa,
hakkında cezaya hükmolunmaz.
CMK, “yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden” itibaren soruşturmanın
başladığını kabul etmektedir. Yetkili merciler ise, CMK’nın 158/1. maddesinde Cumhuriyet
savcılığı ve kolluk olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla cumhuriyet başsavcılığı veya kolluk
makamları tarafından suçun öğrenildiği andan itibaren, bunun üzerine bu mercilerce yapılan
ilk işlemle birlikte soruşturma başlamıştır. 158. maddeye göre, valilik, kaymakamlık,
mahkeme gibi başka mercilere de suç bildirilebilmektedir, fakat bu makamların durumu
derhal cumhuriyet savcılığına bildirmeleri gerekmektedir.
Kovuşturma evresi ise, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine
kadar geçen evreyi kapsamaktadır. Böylece sanıklık ile kovuşturma arasında bir paralellik
sağlanmak istenmiştir. Buna göre sanıklık statüsü devam ettiği sürece kovuşturma
aşamasından söz edilecektir.
E- İfade Alma ve Sorgu
İfade alma, cumhuriyet savcısı ve kolluk tarafından soruşturma konusu suçla ilgili
olarak, şüphelinin bilgisine başvurulmasıdır. Böylece ifade alma, iddia makamının şüpheliyi
dinleme işlemi olarak tanımlanmaktadır.
Sorgu ise, aynı işlemin hâkim veya mahkeme tarafından yapılmasıdır. Soruşturma
evresinde hâkimin, kovuşturma evresinde ise mahkemenin, suç şüphesi altına bulunan şüpheli
veya sanığın olayla ilgili bilgisine başvurmasına sorgu denilmektedir.
F- Malen Sorumlu
Malen sorumlu, işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden
sonra, maddi ve mali sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara
katlanacak kişidir. Malen sorumlu, sanığın yanında kamu davasına katılabilir ve
savunmasında sanığa yardımcı olabilir.
G- Suçüstü ve Toplu Suç
Suçüstü,
a- İşlenmekte olan suçu
b- Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar
gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
c- Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kişinin işlediği suçu
ifade eder.
Toplu suç, aralarında iştirak iradesi bulunmasa da, en az üç kişi tarafından işlenen suçu ifade
etmektedir.
H- Disiplin Hapsi
Disiplin hapsi, kısmi bir düzeni, örneğin bir mahkemenin, disiplin, düzen ve yüceliğini
veya yargılamanın esenlikle yürütülmesini sağlamak üzere yaptırım altına alınmış bir fiil
dolayısıyla verilen bir yaptırımdır. Bu yaptırıma karar vermeye mahkeme başkanı veya hâkim
yetkilidir.
Disiplin hapsi gerektiren fiil, teknik anlamda bir suç olarak kabul edilmemektedir. Bu
yüzden disiplin hapsi, hapis cezasından farklı bir özgürlüğü kısıtlayıcı yaptırımdır.

Yorum yok

Bir Yorum Bırakın